Kömür ve İklim Değişikliği 2016- Rapor
2015 yılında hazırlanan Kömürü Finanse Etmek raporu, alt başlığında da belirttiği gibi Türkiye’nin yüksek karbon ekonomi aritmetiğini ortaya koymaya çalışmaktaydı. Kömür ve İklim Değişikliği-2016 raporu ise, Türkiye’nin bir taraftan iklim değişikliği sözleşmelerine taraf olurken diğer taraftan fosil yakıt merkezli bir politikaya yönelmesinde kömürün rolünü incelemektedir.
Rapor Türkiye’nin, iklim değişikliğine, teslim etmiş olduğu niyet beyanına ve hatta trafo kapasitesine rağmen kömürlü termik santrali geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Bir taraftan kömür rezervlerinin tamamını yakmak için model geliştirmektedir. Diğer taraftan pazarı büyütmek için ithal kömürün önünü açmaktadır.
Raporun ortaya koyduğu bazı bulgular:
- Türkiye’nin sera gazı salımlarındaki artışın en kritik sorumlusu kömür ve doğalgazdır. 1990-2014 arası 259,8 milyon ton emisyon artışının 167,2 milyon tonu kömür ve doğalgazın yakılması ile ortaya çıkan karbondioksit kaynaklıdır.
- Bu artışlara gerekçe gösterilen “enerji ihtiyacı” aslında sadece fosil yakıtların üretimini ve tüketimine arttırmaya yöneliktir. Bu nedenle, 1990’da %18,6 olan fosil yakıt dışı enerji kaynaklarının payı, 2014’de %9,9’un altına düşmüştür.
- Kömür tüketimindeki artışın belirleyicisi termik santralleridir. 1990-2014 yılı arasındaki 42,5 milyon ton artışın 41,5 milyon tonundan sorumlu termik santrallerdir.
- Türkiye toplam kömür tüketimini neredeyse ikiye katlama yolunda giderken, kömür ithalatı 2014’de 1990’ın 6 katı mertebesine ulaşmıştır.
- Bugün EPDK listelerine göre 59 santral çalışmakta olup, 16 GW kurulu güce sahiptir. Kurulu gücün yaklaşık 6 GW’ı ithal kömür santralleri olup, elektrik üretimi ve kömür santralleri kaynaklı emisyonların yarısından sorumludur.
- Sadece kömür yakan termik santraller 1990’da atmosfere 22 milyon ton karbondioksit salarken, bu miktar 2014’de 76 milyon tona çıkmıştır. 2014’den sonra eklenen üniteler ile bu miktar daha da artacaktır.
- Lisans almış ama hiçbir ünitesi çalışmaya başlamayan, ön lisans almış, yada ön lisans başvurusu değerlendirilen 37 santral EPDK listelerinde aday olarak yer almaktadır. Bu aday santrallerin 14 tanesi linyit ve asfaltit yakacak olup, kalan 23 santral kömürü ithal edecektir. Bu santrallere rödovans sözleşmesi olan 2 proje de dahil edildiğinde 29,4 GW aday santral bulunmaktadır.
- Türkiye’nin yüksek karbon politikaları sonucunda kendi kömürünü yakmak için 4 GW kurulu güç, dünyanın kömürünü yakmak için 25 GW kurulu güç ekleme durumu söz konusudur.
- Türkiye’nin kömür santralleri geliştirme programı sadece EPDK lisanslama süreçleri ile sınırlı değildir. 2005’de tekrar başladığı kömür arama çalışmaları ile yeni 7,2 milyar ton rezerv eklemiştir. Mevcut ve yeni bulunan rezervler devlet eliyle geliştirilmektedir.
Kömür ve İklim Değişikliği 2016 raporu Türkiye’nin 2030 yılı için taahüt etttiği salımların 2014 yılından 461 milyon ton daha fazla olduğunu ortaya koymakta, bu artışın neredeyse yarısının kömür santrallerinden kaynaklanacağı öngörüsünde bulunmaktadır. Bugün kömür santralleri Türkiye’nin toplam salımlarının altıda birinden sorumlu olduğu dikkate alındığında, bu pay oldukça yüksektir. Rapor, Türkiye’nin ekonomisini karbon yoğun hale getirmek için sınırları zorladığını da ortaya koymaktadır. TEİAŞ’ın 2026’ya kadar 24,9 GW toplam trafo kapasitesine rağmen aday kömür santrallerinin 29 GW olması yeni rüzgar, güneş yada başka bir kaynağa bile yer olmadığı sonucu anlamına gelecektir.
Raporda yer alan termik santrallere haritadan ulaşmak için buraya tıklayınız.
Merhaba Önder Bey,
“Hayalleri Büyütme Bakanlığı” hakkındaki yazınız ile ilgili naçizane bir görüş, tespit yada eleştirim olacak
Dünya, toplum ve birey için sağlıklı bir dünya umudu ve bunun için çalışan insalar ve buluşları üzerine faydalı bir yazı ve görüşleriniz, umutları/n/m/ız hakkındaki yazınız için teşekkürler.
– Haddim değil diyeceğin ama – üzerinde yaşadığım gezegen için yapılan olumlu yada olumsuz her görüşe – bu dünyada yaşayan bir canlı/birey olarak- görüş bildirme hakkım vardır sanırım. Yazının girişi/girizgahı hakkında birkaç cümleden ibaret görüşlerim olacak (Bir bardak suda, bir cümlede fırtına koparmayın demeyin lütfen)
Tek eleştirim şu : bir konuyu eleştirirken hasmene/yıkıcı bir tavır almamanız. Farklı yönlerden de bakabilmeniz.
Konu, ; asfalt dökme konusu. Yollar yapılmasa laf ederiz, asfalt bozuk olsa en kibar tabiriyle laf ederiz (birçoğumuz küfür ederiz).
Genelde bu işler, İstanbul gibi hayatın akışının hiç durmadığı, asfaltı, yolları tamir etmenin/düzeltmenin zor olduğu bir şehirde trafiğin yada hayatın akış seyrinin/yoğunluğunun en az olduğu zamanlarda yapılır (geceleri ve böyle sakin durağan zamanlarda). Olaya bir de böyle bakın bence. (Çok ilgili olmasa da “Kakabüs” konusunda komedyen Cem Yılmaz’ın da bir videosu vardı bu arada ?)
Medeniyetler; medeni, eleştiriye açık ve anlayışlı bireylerin üzerinde yükselirler, düşüncelerimi bu açıdan almanızı dileyerek.
Saygılarımla.