Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı hakkında bildiklerimiz ve bilmediklerimiz!
TBMM’nin gündemine Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1081) ile Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/715) geldi. Bu teklife dair bildiklerimiz ve bilmediklerimiz oldukça fazla.
Örneğin 2006-2013 arası tüketiciden kayıp-kaçak bedeline ilişkin 33 milyar TL tahsis edildiğini biliyoruz. Ama neden sistemin sahibi kamunun ve dağıtım bölgesinin sahibi dağıtım şirketlerinin bu kadar para almasına rağmen neden bu sorunu çözen yatırım yapmadığını bilmiyoruz. Hatta EPDK 2014 Yılı Piyasa Gelişim Raporu verilerine göre 21 dağıtım şirketinin 10’u kayıp-kaçak hedefine dair yeterli adım atmadığını biliyoruz. İşini yapmayan bu şirketlerin neden cezalandırılmadığını ama tüketicinin cezalandırılıdğını bilmiyoruz.
Mesela Türkiye’nin 2014’de 251,96 TWH ürettiğini (EPDK) ama 207,4 TWh tükettiğini (TÜİK) biliyoruz. Ama kayıp ve kaçağın da içinde olduğu 44,5 TWh’ın nereden kaynaklandığını, hangi iletim hattı yada trafonun ne kadar kayba neden olduğunu bilmiyoruz.
Elektrik sistemindeki kaçakların doğudaki illerden kaynaklı olduğunu hepimiz duyuyoruz ama sanayinin kaçak kullandığı elektriği bilmiyoruz. Mesela Hasan Balıkçı‘nın kaçak elektrik kullanan imalathaneleri tespit ettiğin biliyoruz ama Adana TEDAŞ‘tan Şanlıurfa‘ya sürgüne gönderenlerin akıbetini tam bilmiyoruz.
Ortada net bir şey var; politik olarak Türkiye kaçak ve kaybın devamını istiyor ve açtığı davalarla “bunu ödemem” diyen tüketiciye engel çıkartmak istiyor. Çünkü Türkiye’nin boşa enerji üretmesi ve tüketmesi gerekiyor. Buna da “enerjiye ihtiyacımız var” diyerek politize ediyor.
Enerjiye ihtiyacımız olmadığını biliyoruz. Sadece 2002-2014 arası birincil enerji arzına bakarsak enerjiye değil başka bir şeye ihtiyacımız olduğunu görürüz. Bu dönemde birincil enerji arzı %58 artmış. Ama kömür kaynaklı enerji arzı %84 artmış. Hes dışı yenilenebilir enerji arzı sadece %17 artmış ama doğalgazda artış %150. Yani bizim enerjiye ihtiyacımız yok, kömüre ve doğalgazı arttırmaya ihtiyacımız var. Tabi buna bir de nükleeri eklemeye ihtiyacımız var. O yüzden Tetaş’ın Kamu İhale Kanunu dışında ihaleye çıkabilmesi için, o yüzden nükleer santrallerin önün açılması için değişiklikler yer alıyor.
Tasarıda ilginç bir madde var. Tam bir dert. Türkiye’nin çok da gündem etmediği bir konuya dair. Özelleştirilen termik santrallerine daha önce iptal edilmesine rağmen çevre mevzuatı uymaması için istisna getiriliyor. Bir başka deyişle, yıllarca elektrikten toplanan paralarla devlet elindeki termik santralleri çevre mevzuatına uygun hale getirmemiş ve bu ayıplı malı özelleştirdiği gibi mevzuata aykırı çalışmasına izin vermek istiyor. Yani halkın parası ile ayıplı bir mal yapılmış, işletilmiş ve satılıyor. Sonrada bu ayıplı malın çevre faturasını halk ödesin deniyor.
Dert bununla da bitmiyor. Tasarı rödovans modeliyle kömür üretimi ve benzer özelleştirme modellerine dair yetkiler veriyor, istisnalar getiriyor. Rödovans modeliyle kömür üretiminin ne olduğunu Soma ile hepimiz öğrendik. Rödovans modeliyle elektrik üretiminin de aslında bir iklimi değiştirme modeli olduğunu ilgili raporum ve meclis gündemine taşınan soru önergesi ile kamuoyu öğrenmeye başladı. İşte bu tasarıdaki değişiklik rödovans sözleşmelerini elektrik üretiminde yaygınlaştıracak.
Şimdi iki şeyi biliyoruz. Birincisi kayıp ve kaçağın azaltılması için yeterli çalışma yapılmayarak tüketiciye ödetilmeye çalışılıyor. İkincisi ise devam eden kayıp kaçak ile daha fazla enerji üretimi sağlanacak ve böylece kömür ve doğalgazın tüketilmesi arttırıalacak. Tabi bir de yanına nükleer eklenecek.
Son birşeyi daha bilmemiz gerekiyor. Arz tarafında sorun belli. Peki talep tarafında sorun ne? Talep taratında bu üretim nereye gidiyor? Cevabımız verelim; ticaret sektörü ve kamu binaların artan enerji ihtiyacına gidiyor. 1990’da elektrik tüketimine 1 dersek, 2014’de 4,4’e eşit oluyor. Peki ticarethanelerin ve kamunun tüketmine de 1 dersek 2014’de kaç oluyor? Cevap basit, ticarethaneler 14,4’e kamu ise 5,6’ya çıkıyor! Tabi residansların baş gösterdiği ülkemizde meskenleri de unutmayalım. Oradada 2014’de 5’e yükseliyor. (Bknz: Enerji ihtiyacımız AVM’ler yüzünden mi?)
Denklemi kuracak olursak, daha fazla avm, verimsiz kamu binası ve residans, daha fazla kayıp kaçak daha fazla kömür doğalgaz ve nükleer demek. Kayıp kaçağı azaltırsanız, 44,5 TWh’ı azaltırsanız ne kömüre ne doğalgaza ne de nükleere ihtiyacınız olur. Verimsiz kamu binalarını, ışıl ışıl rezidans, iş merkezi yada AVM yapmazsanız enerji piyasası kanunu yerine enerji verimliliği kanunu konuşursunuz.
Son olarak, bir örnekle bitirelim.
Türkiye’yi bir buzdolabı markası olarak düşünün. Satıcı diyor ki “Hem yerli, hem daha fazla tüketiyor, hem de bu tüketimi karşılamak için kompresörüne doğalgaz ve kömürlü termik santralinden elektrik bağlamanız gerekiyor. Tabi nükleer santral olursa daha iyi çalışacak.”. Şimdi Türkiye gibi bir buzdolabı olsa siz alır mısınız?